10 Aralık 2012 Pazartesi

Korkunun Ecele Faydası Yok, Çay Demle de İçelim..

Ne kadar zaman oldu, iki kelime şiir yazmayalı,
İçimde bana çok kızgın, hatta küs bir yerler olduğuna eminim, beni bazen hiç sevmiyorlar..


Nitekim canları bir sürü şey çekiyor, ben bir tanesini bile yapamıyorum..

Mesela 5 ay oldu neredeyse, yuh, bir karalama defteri aldım, bir tek çizik çekmedim üzerine iyi mi?


Tamam, hayatımızın gelecekte bir gününü çok tatlı kılmak için, bir tarafımızdan ter akıtarak, bir yerlere gelmeye çalışıyoruz ama, bazen içimdeki saf, yetenekli, neşeli, ikincil ben için çok üzülüyorum..

O bir şekilde asla hak ettiği değeri göremiyor..

Onun hak ettiği yer neresi biliyor musunuz?
Bütün gün gaipten gelen melodilerle şarkılar mırıldanabileceği, 
Çimleri yemyeşil, üzerine yatılası,
Ucu bucağı olmayan, ama kalemi kağıdı bol olan,
Boyası çiçeğinden, balından çıkarılan, yine karnı o çiçekle balla doyurulan, 
Fırçası elleri olan,
Sonsuz bir zaman diliminde, ki burası çok önemli, hayal gücünün dar zamanlarla işi olmaz,
Göğü bulutsuz bir yer..

Gecesi olmasın demiyorum ama bak,
Gök karardıkça, en sizden duygularınız açığa çıkar,
Öyle alıştırılmışlardır çünkü..

Yoğun olanı saklamak da neyin nesi oysa ki, bıraksak da duygularımız yaşasa bizim yerimize..


En güzeli de ödev yapmak yerine bu yazıyı yazıyor olmam, ne tatlı değil mi?
Bu araf hali ama bak,
Yapmanız gereken şeyle, yapmak istediğiniz şey arasında kalıp,
Bambaşka bir şeyle uğraştığınız aralık oluyor kendisi..

Televizyon izliyor da olabilirdim ama bak, en azından sizinle bir şeyler paylaşıyorum, sözüm meclisten dışarı.
Hatta meclisi öpüyorum buradan, tek tek, çift yanaktan.

Size metrobüs maceraları anlatmak için çıldırıyorum, yapacağım bunu bu sene bitmeden, sadece bilin istedim.


Şurada anlattığımın yarısını yapsam, ne kadar mutlu bir insan olacağım ya, bir de utanmadan her seferinde size akıl veriyorum, hayatınızı yaşayın zaman geçmeden gibisinden..

Bugün tam da yine bunu düşündüm işte,
Az kalsın, az kullanılmış aklımı da cömert cömert verecektim, mevzu bahis konuyu düşünmeme sebep olan arkadaşıma, ama daha ağzımı açamadan, ben bir durup düşündüm de, vereceğim öğüdü ben niye yerine getirmiyorum acaba..

Konu temel olarak ölümden korkmaktı,
Ben ölümden korkmam, tabii burada bahsettiğim kendi ölümüm, sevdiklerimi Allah her türlü şeyden korusun o tahammülüm dahilinde bir konu değil,
Ancak insanın kendi varlığının Dünya üzerinde sürmesinin devam etmeyeceğinden neden bu kadar korkar,
Hiç anlayamıyorum,
Üstelik çoğu insan bu korkuyla kendine ekstra özen gösterirken..

Acaba ben kendime yeterince değer vermiyor muyum?
Hayır, ancak elimde olmayan bir durum için endişelenmek, bana çok saçma geliyor..

Tabii bu korkmuyorum diye aptalca şeyler yapıp kaşınmakla karıştırılmasın, 
Ben kendime iyi bakarım, ama her fırsatta da Dünya üzerindeki en önemli varlık benmişimcesine kendi üzerime titreyemem ya,
Hayır, çünkü değilim de,
Şimdi bana bir şey olsa, Dünya üzerinde bir yaprak dahi düşmez fazladan, haksız mıyım?
Bu değersiz olmak anlamına da gelmiyor,
Yalnızca kendimizi olmadığımız kadar değerli varlıklarmışız gibi görmek, anlamsız..

Benim vereceğim öğüt bunlar değildi tabii,
Şöyle düşündüm,
Bir insan neden ölmekten çok korkar?
Canı acıyacağı için?
Olabilir.
Geleceği göremeyeceği için?
Olabilir. Hayır, merakımızdan çatlayabiliriz bir haltı da görmesek çünkü.

Bu arada tam da şuan bir şarkıyla yersiz aşk yaşıyorum. Dini içeriği yüksek olsa da, yengemiz o kadar pürüzsüz söylüyor ki, müzikal yeteneğim yok işte, ona çok üzülüyorum ya.
http://www.youtube.com/watch?v=jZ9gQJ5L1Vk

Neden diyordum,
Yaşamadığı bir çok şey olduğu için?
En mantıklısı bu geldiğinden kulağıma, kendimce çözüm düşündüm,
Madem bir şeyler yaşamadan öleceğinden korkuyorsun,
Bundan korkup korkup kabuğuna kapanacağına, "Bugün ölsem gözüm arkada kalmaz arkadaş!" diyebileceğin bir hayat yaşa,
İşte bunu demeden önce bir durdum,

Sen yaşıyor musun o hayatı acaba, bir tanem?
Ah benim, tavsiyesi kendine işlemez akılsız kafam..

Fikri çok ama, uygulayanı yok.

Bu doğrultuda,
Seneye dansa yazılıyorum haydi bakalım, buna ne diyeceksiniz,
Durakta otobüste kıpırdanmaya sallanmaya son,
Bu ilk, havalı adıyla "New Year Resolutions"'ım olsun, buna ne diyorsunuz.

Şimdi bu noktada size atmalı tutmalı fikirler vermek yerine,
"Allah'ım ne hayat yaşadım be!" 
Diyeceğiniz, kendinizden sıkıldığınız saçma huylarınızdan kurtulacağınız,
Tatlı planları kendi kafanızda dötüm dötüm kurmanızı önereceğim,

Size bir sır vereyim mi,
İlerde bir çoğunuz, uzaya da çıkacak, üstelik uçak parasına.

Yani büyük düşünmekten artık korkmayın,
Çünkü büyük düşünceler çağında yaşıyoruz,
Gelecekte bizim çağımıza da tatlı isimler verecekler, bunların ön eklerinde, hayal, devrim, uzay, gibi ön ekler olacak, ilk orta yeni yerine, torunlarınızı hazırlayın..


Sonuç olarak ben dahil, hepimizin bu seneki ilk ödevi,
Geçen sene her ne yapmadıysanız bir ucundan tutmaya çalışmak olsun,

Çünkü ne kadar zamanınız olmadığı konusunda söylenseniz de,
Her gün en az bi saatinizi facebookta, olmadı twitterda, bilemedin instagramda, hiç olmadı youtubeda geçirdiğinizi hepimiz biliyoruz.

Üstelik bunların elebaşı da benim.
Annemiz söyleyince surat asıyoruz ama, yapıştık bilgisayarın başına kalkmak bilmiyoruz, 
Aslında her istediğimizi yapabilecek zamanımız var..
Yeter ki küçük kafamız kapasitesini fark edip genişlemeye meyil etsin..


Haydi bu kadar laga luga yeter,
Biraz yılbaşı havasına girin,

Bak biz çam ağacını kurduk ona göre..

Öpüldünüz yeni yıl çocukları,

Hepinize şeker, hepinize en güzel hediyeler..

Ha bu arada unutmadan, bu da çayınız..


ÇS*12




7 Aralık 2012 Cuma

Jingle Bellemedi Daha..

Buradan sonrasi benim icin yilbasi, oncelikle bir onu belirteyim de.

Yillari bir sekilde donemeclere boluyorum, bence bunu cogunuz yapiyorsunuz, 
Temel olay benim icin dogum gunleri, sizin icin baska onemli olaylar da olabilir, ornegin okul acilis kapanislari, vizeler finaller mevzuu, paranizin avcunuza konuldugu gunler, sizin parayi avuctan dusurdugunuz gunler, cemre dusmeceleri belki, yasiniz 70ten buyukse.. 

Yil icerisinde hediye aldigim toplamda iki gun var, dogum gunum ve yilbasi, bu cocukluktan kalma davranisla, yilin tam ortasi, Mayis ayinda da olsa, benim icin dogum gunum, her bir dogum gunu benim icin yil icerisinde bir donemec, bunlarin temelini de lise arkadaslarim olusturuyor, bu hesapla 3 Araliktan sonrasi benim icin yilbasi.


Bu kucuk ve anlasilmaz deliligimi paylasmamin sebebiyse az once farkina varip bir sekilde urktugum gercek,
Bir yil daha bitiyor..

Ustelik tum kliseler bir yana, gecen yilbasi daha dun gibi aklimda,
Ustelik gecen sene bir geyigimiz vardi en azindan gelecek sene icin, 2012 mevzuu diyorduk, bu sene o da yok, 2013 bir bilinmez sonsuzluga girmek gibi..


Gecen yilbasi diyordum,
Ne kadar farkli dertlerim vardi dusunuyorum da, farkli beklentilerim, endiselerim, dileklerim,
Inanir misiniz, bence bir sekilde goruntum bile farkliydi,
Insan bir senede ne kadar degisebilir ki, demeyin, degisebilir,

Ben bu gecen senede, tuhaf ve birazcik da sikici bir sekilde buyudugumu dusunuyorum.

Bu arada yeri gelmisken belirteyim, sevgili enistemin Portekiz isi laptopunda sizlere yazmakta oldugumdan sevgili Turkce karakterlere sahip degilim, beni boyle sevin sevecekseniz..

Odada da sivrisinek var, disarida kar var iceride sivrisinek, bu nasil bir kor talih.


Yilbasi diyordum,
Gecen yil diyordum hatta,
Belki bu yaziyi yazmak icin henuz erken ama, dedigim gibi ben coktan yilbasi kafasina girdim, bu gece kontrolsuzce gecen yil bana neler getirdi diye dusunuyorum..


Gecen yil bana kaybetmeyi ogretti,
Olum Allahin emri, su ayrilik olmasa,
Sozunun anlamini, canimin icine batira batira ogretti hani Allahsiz..

Bir sekilde, ki istemeseniz de o bir sekil, sizin en hassas oldugunuz yerden ozenle gelip sizi bulur,
Bir sekilde, mantikli dusunmeyi ogrendim,
Tum duygusalligima ragmen ben duvari bir kere ordu mu yikamayan, yikmayanlardanim,
Ben o duvarlari sapasaglam ardinda durarak ormeyi ogrendim..

Ha aynen yikmadim mi, yiktim.

Yeniden dograbilecegimi ogrendim,
Her sey bitti derken, en umutsuz aninizda, hakikaten, hayatin size yepyeni, ya da en eski duygularinizi kazandirabilecegini ogrendim..

Cunku gozlerim yasararak animsiyorum, 2012nin bir yerlerinde, benim, öldugum de oldu.. 
Bakin dogdum ama tekrardan, ustelik ilkinden daha guclu..


Ben bazi duygularin hic kaybolmadigini, sizi terk etmedigini ogrendim, siz onlardan ne kadar kurtulmak isteseniz de, bilincaltinizda sizi sizden daha cok seven biri var..


Ben 2012de, sevilmenin ve sevmenin, dunyanin en guzel duygusu oldugunu ogrendim,
Hep inanirdim ya, oyle olduguna,
Yasamak daha da bir zevk verdi..

Cok sinirlendigim zamanlar olmasaydi, cok guldugum zamanlarin degerini bilemezdim,
Bu sene ben, aglamanin insani acitmaktan cok, insana insan olmayi ogrettigini ogrendim..

Bu sene ben, duygularimi en iyi yazarak anlatabildigimi ogrendim,
Ve sizinle tanistim bu sene, bu senenin en guzel getirilerinden oldu ustelik bu..

Sizi goremesem de, sizi sevebilecegimi ogrendim..


Sarilmanin, Dunyayi donduren temel guc oldugunu ogrendim,
Her sarilsimda Dunya benim etrafimda dondu cunku, hissettim..

Duygularimiz olmadan su dunyada yasamanin tek bir anlaminin olmadigini ogrendim,
Ve uzuldum duygusuz insanlara, 
Cunku bizler ne kadar aglak olsak da, en azindan yasamayi biliyoruz..

Ben bu sene excel kullanmayi ogrendim,
Ve bunu yazarak sizi guldurdugumu dusunmenin ne kadar zevk verdigini,
Gulumseyisinizi seviyorum..


Olmadigim seyleri, olmadigimi kabullenmeyi ogrendim..

Burada bir cok tirnak isaretine ihtiyacim vardi, ancak bu bilgisayarda o da yok, kendiniz ugrasacaksiniz anlamak icin tatlilar..


Ben en cok 2012nin yazinda usudum,
Ve yine en cok, sonbaharinda ve bir turlu gelmeyen kisinda isindim..


Siirlerimi yazdigim anda degil,
Ertesi sabah okudugumda daha cok sevdigimi fark ettim,
Ve yazdigim herhangi bir seyi aylar sonra okudugumda, ilk gunkinden daha beter duygu seli yasagimi..

Bunu kendinize yapmayin..


Ben bu sene cok guldum,
Ve sanirim, tum bu hayatin, kocaman, bitmek bilmez bir saka oldugunu kabul edip yoluma baktigim surece de, cok gulmeye devam edecegim..

Bence siz de oyle yapin..
Elinizde olmayan seyler icin uzulmeyin..

Bir sey olsa da gulsek derseniz, beni her zaman icin arayabilirsiniz ama bak..


Aslinda bu gece buraya, yazip yarin pisman olacagim, kocaman ve tutkulu bir ask yazisi yazmak icin gelmistim,
Ve yine yazinin sonunda kendime kendimi anlatir buldum..

Bu cumleyi duzeltmek icin bir tane daha kendim eklemeliyim ama, kendim kendimi kendime gibi ilginc bir sonuca gitmesinden korkuyorum..

Size simdilik iyi geceler, 
Bir dahaki gelisimde onceden vaat ettigim yilin top 10lari meselesine girismeyi hedefliyorum,
Sevgiliyle, opucukle, sarilismacayla kalin..

Iyi geceler, bol asklar..

CS*12

5 Aralık 2012 Çarşamba

Excel'le Ateşli Geceler / 21 Aralık'a Tırıs Tırıs

Excel'le geçirdiğim uzun ateşli geceler sonrası, bloga yazı yazma sayımın aylık olarak düşüşünü inceleyen bir grafik oluşturup bunu sizinle paylaşıp, excelle içli dışlı olma meselesinin çirkinliğini son sınıra getirme kararı aldım.

Burada maksat meseleye mühendisi açıdan yaklaşmak
değil,
İçerisinde bulunduğum ruh halinin vehametini sizcağızlarımla paylaşmaca niyetidir.


Sizcağız diye kelime mi olur ya, sözde tatlı olacaktı o bir de.


Grafiğin adını da düşüşüm koydum ki trajediyi damarlarınızda hissedin.
Bu arada x ekseni ayları temsil ediyo, şimdi oturup sayı yerine isim nasıl koyuyorduk diye aranamadım gece gece orasını da kendiniz belleyin..


Şimdi bu yazıyı paso exceli överek de devam edebilirdim, bu da belki excel üzerine yazılmış ilk serbest türde düz yazı olurdu ama, size akşamın bu dar vaktinde bu acıyı çektirmeyeceğim,
Nitekim Excel mağduru Uzaylı kardeşilerimdenseniz, zaten bu hafta yeterince excel kusmuşsunuzdur bir de ben dillendirmeyeyim değil mi?


Allah'ım bazen ne kadar da çok konuşuyorum.

Düşünüyorum, hani bazen açıklamalarımdan kendim bile yoruluyorum,
Arkadaş her lafa bir lafın olmasın ya, o güzelim çenene yazık, değil mi?

Bu arada yarım saatle geçse de 5 Aralık ablamın doğum günüydü, kendisini öpmeden geçemeyeceğim, siz de öpün.

Evet, Aralık meselesi geldi çattı,
Yusuf yusuf yusuf yusuf yaklaşıyoruz 21 Aralık'a,
Ancak sevgili arkadaşım İGD'nin de dediği gibi
"Vallahi benim o güne proje teslimim var, beni bağlamaz!"

Arkadaş, öleceksin diyoruz la, gök yarılacak taş yağacak diyoruz,
"Ben o kadar uğraşacağım, rapor yazacağım, dünyanın sonu gelecek, OLLLLLLDU!"
Diyor mühendis.


Şaka tabi, inandığımız yok ancak,
Bir düşündüm de, 
Ki aslında ben bunu çoğu zaman düşünürüm,
Yaşamınızın bitmesine belirli bir süre kaldığını bilseniz ne yapardınız?


Velev ki, 
21 Aralık'ta gerçekten öleceksiniz, ama meteor ama başka bir şey, (ALLAH KORUSUN'u parantez içine ne olur ne olmaz diye yazmazsam sanki ruhsal alemde beni rahat bırakmazsınız gibime geliyor) 
Bu son 15 gününüzde ne yapardınız?


Bence öncelikle insana tuhaf bir şekilde bir rahatlama gelir,
En azından benim açımdan öyle yani.

Sonuç olarak hepimiz bugünü yarın endişesiyle yaşamıyor muyuz?
Yarın diye bir endişeniz olmasa, 

Bugün, tam şu saatte uğraştığınız şeyler çok farklı olmaz mıydı?

Mesela ben bu yazıyı size yazmaktansa İtalya'ya giden bir uçakta olabilirdim.

15 günüm kalsa ne yapardım'dan bahsedeyim size bu gece, o halde,
Siz de bir düşünün bakalım, siz olsanız ne yapardınız..


Öncelikle ben şapşalı, bu süreyi güzelce bölüştürmeye çalışırdım aklımda,
Kalmış 15 günün, hala ne hesabı ne kitabı, 
 O yüzden şuan karar değiştiriyorum ve olası bir durumda vaktimi planlamamaya karar veriyorum..

Bunu bana hatırlatın.

Öncelikle çok saçma ve bu içimde kalmışlık nereden geliyor bilmiyorum ama,
Kendime atlanası bir yamaç bulur oradan şap diye suya atlardım,
Tabi bunu son bir iki güne saklamalı, kafamı taşa da çarpabilirim değil mi,
Bak yine hesaplar hesaplar..

Yapamadığım ve bir gün yapamazsam çok çılgınca içimde kalacak mevzu olan, arabayı çekip sahil koy orman bayır gezerdim bir kaç gün.

He bir de yapacağım hangi aktivite olursa olsun, bavul toplamam arkadaş,
Hayatımın en değerli dakikaları bavul toplayıp boşaltmakla geçiyor, bkz. bu yaz.

Kavga çıkarırım,
Birine kafa atmadan ölürsem gözüm arkada kalabilir nitekim,
Bu kişi özel olarak örümcek görüşlü nesilden olursa değmeyin keyfime.

Tehlikeli bir kaç mevzuya daha karışırım açıkçası, şimdi burada ayrıntı vermeyeyim,
Ateşe vermek kesmek biçmek geçen bilimum aktiviteler,
Sanırım düzgün yaşamanın alt içgüdülerinde çok acaip bir anarşi ruhu yatıyor.

Aşka ayıracağım çok uzun vakitler olur,
Aşk derken sadece sevgili düşünmeyin,
Size de gelir sarılırım uzun uzun, aileme, arkadaşlarıma,
Bu veda sarılması değil tabi,
Bir çeşit sevgi depolaması diyelim,
Onun dışınca kendimi bolca aşka veririm, o ayrı onu açmayayım bence bu saatte..

Sonuçta içerisinden çıkamadığım bir aşk ruh halim var, bu romantiğe de bu yakışır.

Sokakta fuzuli dans etmek,
Bak bu hep küçük içsel hayallerimin baş ögelerindendir,
Müzik dinlerken aklınızdan hiç random bir koreografiye giresiniz gelmiyor mu?

Gelmiyorsa ben deliyim demek.

Bir yerleri boyayabilirim mesela,
Sabah bir kalkmışsınız, asfaltınızın üzerinde insan figürleri,
Onları hep ben yaptım.

En önemli olanı da, telefonumdan kurtulurum,
Şu son 15 günümde nerede olduğumu bilmeyin,
Ben de kaybolmuş hissedeyim,
Ki en çok merak ettiğim duygu olsa gerek,
Bir yerlerde kaybolayım, mesela bir çukura düşşem de,
Ormanda ayı çıksa da,
Arabam kaza yapsa da,
Uçağım düşse de,
Çin'de yediğim pirinç,
İtalya'da atıştırdığım pizza
Fransa'daki havalı kafenin yemeği bozuk çıksa da,

Yüzerken boğulsam da, 
Kutuplarda donsam da,
Amazonlarda sinek ısırsa da,
Hindistan'ı hiç göremesem de,
Onu geç Batı Karadeniz'i aşamasam da,
Bilmeyin,

Bu gece nerede uyuduğumu bilmeyin,
Bilmeyin ki merak etmeyin,
Son 15 günümü de siz benim için endişeleneceksiniz diye düşünerek geçirmeyeyim..


Bu akşam sizle ilginç bir şey paylaştım aslında,
Yarın ölecek olsam aklıma gelen ilk şeyleri yazdım, belki daha yaşayamadığım ve zamanım kısalsa da aklıma gelmeyeceğinden yaşayamayacağım bin tane daha güzel duygu vardır, bunu bir düşünün,
Hatta voltran yapın, telepatik bir bağ kurun yollayın fikirlerinizi bir şekilde..


Haydi sizi kendi hayalgücünüzle başbaşa bırakıyorum,

İyi geceler tatlılar, hepinizi öptüm,

Ha bir de, özlemişim sizi bak.

ÇS*12