15 Kasım 2013 Cuma
Gereksiz Düşünceler Bulutu Sosyal Medya, (Ya da Bu Amaçla Başlayıp Başka Şeyler Anlatmış Olabilirim..)
Havaya konuşuyoruz.
Sanırım yeni yüzyılın psikolojik bozukluğu bu olsa gerek, twitter, facebook, youtube, blogger, başka bir sürü paylaşım zımbırtısı, dışarıdan bakarsak aslında hepimiz delirmişiz.
Kendi kendine konuşana deli derler.
Bir dakika durup da bakınca, biz ne yapıyoruz acaba?
Kendi kendimize tüm gün konuşuyoruz,
Bilgisayarı ya da telefonu bir çeşit dış beyne çevirdik farkında mısınız?
Bizim için anılarımızı fotoğraf formatında saklıyorlar, aklımıza gelen saçma bir şey varsa hemen herkese ilan ediyoruz, bilgi birikimimiz, yaratıcılığımız, hepsi bunlarda kayıtlı..
Akıllı telefon ismini kim düşündüyse, çok acaip düşünmüş arkadaş..
Telefon ne yazık ki pek çoğumuzdan akıllı..
Şimdi burada oturup teknolojiyi en başından eleştirmeyeceğim ama,
Şu kendi kendine konuşma mevzuuna ciddi taktım sanırım,
Şuan tam da yaptığım bu aslında ama yine de bloglar en azından - kimse okumasa da, hiçbir kural kaideye uymasa da - köşe yazısı, deneme gibi düşünülebilir, e tüm yazarlar biraz delidir değil mi?
Ama şu twitter mevzu çok acaip..
Gerçekten birbirimizin ne düşündüğünü merak ediyor muyuz?
Ya da düşündüğümüz her şey gerçekten kaydedip herkese - belki bir ihtimal okuyacak herkese - söyleyecek kadar değerli mi?
İnsanın kendine var olduğunu kanıtlama çabasının 2013 uyarlaması olduğuna kanaat getirdim tam da şuan..
Ne demiş Descartes, "Düşünüyorum, öyleyse varım."
İlla adamı bunu söylediğine pişman edeceğiz değil mi?
Herkes düşünüyor.
Düşünüyorlar ve varlar, varlar ve bir iz bırakma çabasındalar, hiçbir iz bırakamadıkça bırakacakları her izin çok önemli olduğuna inanmaya başlıyorlar, yaptıkları her şeyi anlatırlarsa önem kazanacağını düşünmeye başlıyorlar, çünkü aramızdan kimse gerçekten önemli bir şey yapmıyor..
Peki önemli bir şey yapan bir kaç nadir insan?
Onların bir kısmı kimin duyacağını hiç önemsemiyor, bir kısmı ise takdir istiyor aynı yolla..
Ama bu çok nadir, çünkü Ayşegül'ün alışverişte hayatının ayakkabısını bulması, daha lisedeyken katıldığı evrensel yarışmada ödül alan gencin fikirlerinden daha önemli..
Bu noktada duruyorum.
Çünkü iki çok zıt örnek vermek çok klişe.
Klişeden kasıt doğru olmadığı değil, ama bunu o kadar çok duydunuz ki artık önemsemiyorsunuz, size komik ve sıradan geliyor.
Bize her şeyi sıradan göstermeye çalışıyorlar.
Çocuk tecavüzleri, dayak yiyen kadınlar, terörizm yüzünden ölen askerler ve siviller,
Bunları okuduğumuzda şöyle bir "vah vah" deyip geçiyoruz değil mi?
Bu konuyla ilgili herhangi bir şey yapanımız yok.
Ben de dahil.
Hatta belki ben bu hiçbir şey yapmayanların bayrağını taşıyorumdur.
Bayrağı taşımayı hak ediyorum çünkü bu sonuçlara varabilecek bir kafa yapısı ve bilgiye sahipken bunları sadece dile getirip "keşke" demekle yetiniyorum.
Hoşlandığı kişinin ne düşündüğünü daha çok önemseyen bir milyon tane insan var.
Yarınla ilgili tek endişemiz ya giyeceğimiz kıyafet, ya da maçın sonucu oluyor genelde.
Baktığım zaman, dünyaya belki bir şey katabilirim diye düşünen kaç kişi var merak ediyorum..
Bak ben onlardan biriyim, en azından..
Etrafıma bakıyorum.
Gündemde bir kadının başörtüsü takması, yok bir erkekle aynı evde yaşaması, yok kaç çocuk doğuracağı, bunları nasıl doğuracağı tartışılıyor.
2013 senesindeyiz.
Artık bunu aşın, kadın ve erkek, eşit ve özgür.
Artık bunu bir sindirin.
Gerçekten bir memleketin yöneticilerinin ilgilenmesi gereken konu bu mu?
Ya da bir milletin tek sorunu bu mu?
Bu memleketin tek sorunu dedikodu.
Yan komşunun kızı ne giymiş. Kimle gezmiş.
Tüm kaygımız bu.
Bu memlekette değil ülkesine, kendine bile bir hayrı olmayan milyonlarca insan var.
Ve bu insanları eğitmek, yol göstermek gibi bir endişesi olmayan başka insanlar var.
Endişeli olan ancak ellerinden bir şey gelmeyen insanlar var.
Elinde her türlü güç olan ama o insanların o cahillikte kalmasını isteyen insanlar var.
Ve bunların ortasında karnım ve koynum dolsun gerisi beni ilgilendirmez diyen büyük bir kitle var.
Kocalarının arkasına saklanmak hoşlarına giden kadınlar var.
2.sınıf insan olmak isteyenler..
Ancak bu bambaşka bir başlık, burada harcamayacağım..
Hani hepimiz çok düşünüyoruz ya, nerede bu düşünceler.
Düşün ve havaya bırak, düşün ve havaya bırak..
Belki birisi okur kaygımız kadar dünya kaygımız, yarın kaygımız olsa, bambaşka bir yerde olabiliriz belki..
Kendimi bu saçma şeylerle uğraşırken buluyorum.
Bir videonun altına yorum yazıp, hiç tanımadığım birileri beğenirse ya da cevaplarsa sevinebiliyorum.
Bu neyin kafası?
Hepimiz, dünyaca, büyük bir bunalımdayız.
Yazı duyguları en kolay anlatma yoludur.
Çünkü karşınızdaki kişinin yüzünü görmezsiniz, küçük düşme gibi bir riskiniz yoktur, ya da o sözleri yazarken yanaklarınızın kızardığını, üstünüzün başınızın dağınık olduğunu kimse görmez. Herhangi bir etkileşime girmeden işin içinden çıkarsınız.
Ne büyük depresyon, düşüncelerimizi sesli söyleyememek.
Gerçekten bakanların, devlet adamlarının "twitter"dan açıklamalar yapmalarına bir tek ben mi takığım?
İnanılmaz.
Şimdi oturup "sosyal medya" üzerine psikolojik bir araştırma yapan birileri var mı diye araştıracağım.
Ya da oturup vizelerime çalışabilirim değil mi?
Sizi sizle başbaşa bırakmadan önce son bir şey söyleyeceğim..
Şu dünyada gerçek anlamda tekil olarak hiçbir anlamımız yok, değersiz toz parçalarıyız, bugün ne yaptığımız ya da yapmadığımız kimsenin umurunda değil, gerçekten bir şeyler yapmak "varım" demek istiyorsanız çoğul düşünmeye başlamanız lazım..
Peki nereden başlamalı?
Onu siz "düşünün"..
Söz bir dahaki yazım daha neşeli olacak..
Öptüm.
ÇS*13
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder