3 Temmuz 2012 Salı

Ay İçim Bir Reenkarne Oldu..


Efendim, nasılsınız iyisiniz inşallah.
Hoşbulduk tekrardan.


Üç gündür kafa tatilindeydim, özlemişsinizdir umarım beni. 
E kafa tatilindeyim diye düşünmedim oturdum mu sanıyorsunuz, aksine, nasıl birikti anlatacaklarım, nası yine bir dünyanın hayatın anlamını bulma çabası sormayın.


Deniz havasına bayılıyorum.
İnsanın zihnini, burun direğinden taa başının en gerisindeki o küçük hayat düğümüne kadar açıyor valla. Tuzdan mıdır, tazelikten midir artık..




Ee, siz ne yaptınız ben yokken.
Bak ben yeni bir roman konusu buldum mesela.
2 tane (şimdilik) şiir yazdım.
Boş durmadım yani.
Latin olmaya karar verdim sonra, sırf dansını damardan almak için.
Başka güzel şeyler de oldu tabi, ya da olacak diye inancım var bilmem ki. 
Bir başka yazıyı aklımdan yazdım baştan sonra, ama kağıda geçirmedim. Hiçbir zaman okuyamayacaksınız yani, yazık.
E her şeyi de bilmeyin arkadaşım.


Şiir yazmayı özlemişim bak ama.
Bana nasıl bir heyecan ve rahatlık verdiğini neredeyse unutmuşum. 
Şiir dediğin zorlamayla yazılmaz zaten, bu yüzden uyağa kafiyeye karşıyım ya..
İçinden gelip olduğu gibi kelimelere dökülmeli.. Bir de hikayeleri olmalı mesela, yani en azından benimkiler hep bir anı, bir hikayeyi anlatır. 
Dağa ağaca şiir yazamadım daha, o olgunluk gelmedi.


Belki Karadeniz gezisinden sonra gelir bak.
Beni koy yaylaya bak neler çıkıyor.
Bir gün ermek istersem, sırf yeşillik bir yere gidip kalırım.
Hani sanki içime çektiğim hava %100 oksijen  olacakmış hissi. 
Adım da müsait, fotosentez bile yaparım bak. 




Acaba önceki hayatımda bir bitki miydim? 


Yok ya, önceki hayatımda kesin p.zevenktim ben, bunun cezası olarak bu ruhsal ağırlığı ve romantizmi çekiyorum. Çekiyorum derken, memnunum ama, yine de bir ağırlık işte.
Kim bilir ne haltlar karıştırdım önceki hayatımda.


He geldik reenkarnasyon meselesine yani.


Temelde, körü körüne inandığım hiçbir şey yok.
Birincisi görmediğim ya da kesin olarak kanıtlanamayan şeylere, kesin gözüyle bakmam, ama olasılıkları hoşuma gider.


Reenkarnasyon meselesi de böyle, oluyor da olabilir, ama nasıl kanıtlarım olup olmadığını, kanıtlayamam, ama eğer gerçekse kesin olarak bir p.zevenktim. Hem de en adisinden yani, hani çevirdiğim pis işler kadar hatur hutur kalp de kırıyorum, yakışıklıyım ya, yoksa nedir bu çektiğim ceza.


Fakat adi olduğu kadar temiz kalplisinden de.


Ki hala aynı temiz kalbi taşıyorum. Herhalde, reenkarnasyon varsa, bir tek kalplerimiz ve zekamız sabit kalarak vücut değiştiriyoruzdur. Bak fikirler demiyorum ama, zeka diyorum. Yani bundan önce de sonra da, benim aklımın çalışma kapasitesi aynı, ancak içine koyacağım fikirler, bana verilen hayatın karakteristiklerine bağlı. Örneğin şuan "iyi aile kızı" hayatı yaşıyorum, dolayısıyla aklımın içinde dönen fikirlerin, pisliği de temizliği de bu karakterin verdiği sınırlara göre belirleniyor.


1800lerde kadın satıyor olsaydım, aklım çok daha pis fikirlere çalışabilirdi yani gibi, yadırgamayın bir düşünün. Sizce reenkarnasyon olsaydı, siz önceki hayatınızda ne yapmış olabilirdiniz ki, şuanki hayatınızı yaşayasınız?




Yalnız Discovery'nin reenkarnasyon için seçtiği resim pahabiçilemez. Nası gerginlik katmışlar konuya.
Bu resme baktıktan sonra daha da inanmayanı dövüyorlar herhalde.




Paralel evren meselesi bir tık daha ürkütücü mesela.
Çünkü reenkarnasyon bir yerden sonra tatlı geyiklere meyilleniyor. 
Halbuki bir dejavu olun mesela nasıl da ödünüz bir tarafınıza karışıyor. 


"Ben bu anı yaşadım! Evet evet sonra da böyle olmuştu!"


Ama ne zaman olmuştu değil mi? 


Şuan yaşadıklarımı daha önce ve daha sonra süre aralıklarıyla yaşayan bir kaç ben daha varsa, gelecekteki benlerden beni bir şekilde uyarmalarını beklerdim. Ya da geçmişteki benleri bir şekilde uyarmalıyım ki, benim düştüğüm hatalara düşmesinler, üzülmesinler değil mi?




O yüzden paralel evren varsa buradan sevgili geçmişteki bana sesleniyorum,


Tatlım, öncelikle 3 sene önceki bensen adam gibi ders çalış, ciddiyim. 
O gün üç kuruş çalışsaydın bugün ben bu acıları çekmezdim. 
4 sene önceki ÖSS'ci bana demiyorum ama bu lafı, onun canı sağ olsun, oh kafası rahat geçirdi lisesonu en tatlı bölüme de girdi, ona bir lafım yok.
3 sene önceki ben, kime güveneceğine dikkat et.
Kimi seveceğine, bak buraya dikkat, kime değer vereceğine gözünü seviyorum çok dikkat et.
Mümkünse sevme, seveceksen de aklını başında tut tatlım.
Diyetisyene git ama spor da yap, sebze yemene gerek yok, o konudaki tavrını seviyorum, ben her türlü zayıfladım ama birkaç kilo daha atsan fena mı olur.
Rica ediyorum tembel olma, çok rica ediyorum. Biraz çaba göster yahu. Dünya şampiyonasında da adam gibi her gün git, ne görev veriyorlarsa, yapıver aman boşver. Basketbola küstün de ne oldu.
Ha bir de rica edeceğim, Navarro'yla fotoğraf çektir. Bak atılırız diye çektirmedin de ne oldu. Fotoğraf çekinen kimse atılmadı sen atıldın. Hatta git öp yahu.




Evet sevgili okuyucular, şimdi hep beraber voltran yapıyoruz, konsantre oluyoruz, paralel evrene titreşim yolluyoruz. Bak inanıyorum olacak. Hazır mıyız..
1... 2... 3....
YOLLA.




İnşallah gitmiştir, benim gibi zaman zaman non-stop ağlamaz kerata.
Bak sizin de varsa geçmişe gönderecek bir mesajınız söyleyin bir ara size de voltran yaparız.
Hatta ayda bir voltran köşesi mi yapsam. 


Ya bak ben asıl formspring açmayı düşünüyorum blog için, hayır çünkü ben hep sizle muhabbet eder gibi yazıyorum ya, arada bir feedback alsam, ordaki sorularınızı buraya yanıtlasam fena mı olur. 
Ne kadar randıman alır bilemiyorum ama, bu noktada tanıdıklardan feedback bekliyorum ne dersiniz bu fikrime.


Hem seksi olur, kim olduğunuzu belli etmeden soru sormuş olursunuz çok tatlı.
Her neyse.. Bakalım..


Bu akşamlık bu kadar olsun o zaman..
İyi geceler tatlılar, sizi seviyorum. Özledim de..
ÇS*12

ve akabinde bir iki yorumla gaza gelip açtım bile, haydi hayırlısı, tekrar öpüldünüz..
http://www.formspring.me/saricic

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder