3 Eylül 2012 Pazartesi

Yaprak Dökümü

Hayda, daha dakika bir nasıl negatif bir giriş o ya.

Sonbahar geliyor diyecektim bak neler oldu.

"Daha pastırmalar var." dedi umut dolu annem, canını seveyim.
Pastırma olsun cemre düşsün, tüm yerel söyleyişler hava ısınacak gerilmeyini işaret etsin,
Etsin, ben daha denize gireceğim.

Yaprak dökümü deyince direk aile trajedisi gelmedi mi akıllarınıza, oysa sadece sararıp düşen yaprakları kast etmiştim.

Bu sene bir türlü çakamadım,
Buradan "deniz istiyorum, güneş istiyorum, kum istiyorum" yazdıkça, ne güneşi gördüm ne denizi ne kumu, resmen elendim bu yaz.
Seneye totemin dibini gösterip tek kelime yazmayacağım yazla ilgili.
Olmaz ki böyle.

Hanginiz haset ettiyse, cıkcıkcık.
Bu sene hiç yaz olmadı sanki..


Tabii ki bu yazımı yalnızca eylül ayına girmiş olmamıza borçlusunuz, alkış.

Bir şey söyleyeyim mi, 2012 de bitiyor.
2013 ne ya, girmeyelim ona biz, ben daha hazır değilim.

Daha yılbaşı hediyelerinizi almadım.



Eylülün gelişi, fark ettiğiniz gibi,
Bende ileriye dönüşçül, yarını değil 3 ay sonrasını hesaplama meyilli,
Tuhaf, dramatik, melankolik, şimdiden yorgun, tazeden bıkkın,
Sıkıntılı bir hal yarattı.

Sanırım genel olarak kışı hızlı geçmek bir an önce bahara gelmek istiyorum.
Yeniden.


Baharda doğum günüm var diye mi?
Hayır,
Baharda açan, coşan, filizlenen, yinelenen, mis kokan bir duygu var da o yüzden..

Tabii doğum günüm de var. 
Her türlü hediyeye açığım, ne kadar da tatlısınız bu akşam.



Eylülde başka ne sıkıntı var,
Okul açılacak.

Gerçi bu dönem okul için haddinden fazla hevesliyim, lisenin son iki senesinde yakaladığım ilginç bağlanma ruhunu nihayet İTÜ için de edindim galiba, hep yolun sonunda aklım başıma geliyor, sonra da çok hasret kalıyorum..

Olsun her seferinde daha güzel şeyler çıkıyor insanın karşısına, hayatta..

Gerçi her geçen yıl sizden bir şeyler de götürüyor ya, olsun..
Sanırım, içinizde hala yaşayan, atan, kıpırdanan bir taraf varsa, gelen her türlü yenilikten keyif alabilirsiniz..


Şimdi,
Biten şeylerden mi bahsedeceğim, başlayan şeylerden mi?

İşte sanırım sonbaharla ilgili en büyük çelişkim bu..

Ben sonbaharda hep bir şeylerin başlamasına alışığım, 
Bir tür uğuru var bende, bilemiyorum, ama hoşuma gidiyor..

Herhalde bu güzel başlangıçlar olmasa, kar yağmadığı halde soğuk olan bu mevsimi sevemezdim..
Denize girmeden sıcağı çekilen bir yaz gibi, bak yine geldi aklıma..


Bugün eylülün 3ü, hatta 4üne bile girdik,
Bu ay her gün yazmak istiyorum, her gün size anlatacak bir şeyim olsun istiyorum..

Nitekim eylül çok hızlı başladı,
Sabahleyin aracımızı polis çevirdi, korsan taksi şüphesiyle,
Annemin sorgu performansını keşke kameraya çekebilseydim,
Sanırım önceki hayatında kara işlerle meşguldü, ben böyle soğukkanlılık görmedim.

Sonuçta polise nerede oturduğunu bile söyletti.

"Ben seni bir yerden tanıyor muyum?"
"Yok abla ben Şirinevler'de oturmuyorum."
"Eczanenin orada bir sürü var senin gibi çocuklar minik minik."
"Doğrudur abla ben Mecidiyeköy'de oturuyorum."

Hay canını yiyeyim senin, çocuk da şaşırdı tabii, benim yaşlarda bir minikcağız.

"Bu iş için sabah kalktım yola çıktım ben."

Daha o kısmı bile aşamamış yavrucak, diğer polis 35 yaşlarında, Raybanleri çekmiş havası yerinde, onun söylemi de tutmadı, sonuçta şoför benim bile adımı bilince bırakmak zorunda kaldılar.

Bu arada yolun orta yerinde kenara çekilmek, tüh şimdi arabayı bağlarlarsa ne halt yeriz bu bavullarla endişesi, annemin de tansiyonu şekeri çıkmasa kaygısı, bunlar ilginç hissiyatlar tabii.. 


Ama 15 dakikalık bir adrenalindi. 
Annemi burada öpüyorum, tatlısın.

Ha bu akşam nöbete gelirlerse şaşmam, çünkü annem yaklaşık 5 kere nöbetçi olduğumuzu, 15 kere de eczanenin semtini belirtti. 

Eylül'e hızlı ama vakaalı girdik yani, umarım geri kalanı aynı hızda ama daha sakin ve neşeli olur..

Bu gecelik iyi geceler tatlılar, yarından sonra tatlı uzun soluklu ve neşeli yazılarımla içinizi açmak dileğiyle..
Seviliyorsunuz, öpüldünüz bir de..

Yaprakları dökmeyin..
ÇS*12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder