Oğlum, çok tatlısınız ya.
Nasıl yalaka girdim yazıya değil mi, ama hak ettiniz.
"Aşk Meselesi, 1" yazım blog içi rekor kırmış en yakın okunanı ikiye katlamış.
İçten içe hepiniz nasıl aşk çocuğusunuz he.
Sizi sizi.
Ama hakikaten öyle abartı bir artış olmuş ki, blogger benle kafa bulmuyorsa, bundan sonra paso aşk hakkında yazsam kimse niye diye sormayacak yani.
Tabii öyle bir şey yapmayacağım ama "Aşk Meselesi, 2" çok daha afili olacak, söz veriyorum.
Seviyorum sizi bak.
Bu arada sevgili kuzenim Seza Yeğin'in yazımı tatlı tatlı sayfasında paylaşmasının da etkisi yadsınamaz.
Kendisini buradan kocaman öpüyorum.
Halama yengeme teyzelerime selam işine çevirmeden gecenin konusuna dönüyorum.
Bugünkü konumuz, kırılmak, kırmak, çatur çutur yıkıp geçmek, paramparça savrulmak.
Arkanıza yaslandığınızı görür gibi oldum ama gözleriniz uzaktaki bir anıya takılmadan içli içli şarkılar dinlemeye başlamadan önce, bir de benim söyleyeceklerimi dinleyin derim..
Olmadı yazının sonunda playlist yaparım size, şarkı aramakla geçireceğiniz zamanı yazıyı okuyarak geçirmiş olursunuz. Zaman kaybı sıfıra iner yani. Mühendis olacağım diyorum inanmıyorsunuz sonra, bak her zaman yarara (efficiency) yönelik çalışıyorum.
Evet, kıranlar kırılanlar..
Hep kırılan taraf olduğunu düşünenler,
kırdıklarını farketmeyenler, kırmaktan keyif alanlar..
Dünyada bir tek kendilerini sevenler..
Onları nereden karıştırdın demeyin, hayatta en çok bilinçsizce insan kıran, kendini seven insanlardır.
Aklımdaki hikayelerden birinde, ki daha temelde sadece konu halinde aklımda yatıyor, şunu sorgulamak istiyorum..
Eğer her zaman "biri" daha çok seviyorsa, "biri" daha çok üzülüyorsa, "biri" geride kalan oluyorsa, "biri" hep kırılan, yine o aynı "biri" hep bekleyen taraf oluyorsa, ve bu "biri"hep siz oluyorsanız, "diğeri" kim?
Kitabın adı "Diğeri'nin Hikayesi" olacak, ilk kez baş karakteri sevmemenizi istiyorum. Önce sevmemenizi, sonra anlamaya çalışmanızı, bazen istemeseniz de hak vermenizi ve sonunda gidişine sevinmenizi istiyorum.
Belki sonra kendi özgün hikayenizle bağdaştırır, kendinizi de mutlu edersiniz diye..
Henüz hikayenin ne bir karakteri ne ana hatları belli, yalnızca konusu var ama yine de iyi bir yere varacağına inanıyorum.. Bir gün yazmayı başarırsam tabi..
Kırmaya, kırılmaya dönecek olursak,
bazen düşününce Lucifer'a hak veriyorum insanlar konusunda. Şimdi şeytan çuvala mı girdi Lucifer nereden çıktı demeyin, olayın cennetten düşen melek olma kısmına değinmek için öyle kullandım. Peki ne konuda hak verdim şeytana, biz insanlar, gerçekten, yeryüzünün en bencil, en şımarık canlılarıyız.
Önüne bakmadan her şeyi deviren dev birer bebek gibiyiz.
Paytak paytak yürüyüp elimizin çarptığı yeri devirip, bir de görmeyip üzerinden geçerek yürüyoruz.
Bu her konuda böyle, taa küresel ısınmaya kadar yolu var, ama ben konumla alakalı olan tarafını ele alacağım.
Herkesin bir kırgınlığı vardır eminim, herkesin kırıldığı bir nokta olmuştur, kırıldığı kişiler, olaylar..
Ama kimse kendi kırıp döktüklerini görmez.
Aslında bu kendi içine dönen bir paradoks gibi.
Kimse kırılmak istemiyor, kimse birbirini kırdığını fark etmiyor,
Kırdığımızı fark etsek kırılmayacağız da, fark etmedikçe olay başına geri dönüyor.
Şöyle düşünün, bir insanın bir diğerini bilinçli olarak kırması için, hakikaten kötü bir insan olması lazım değil mi?
Peki insanı en çok üzen, en çok sevdikleri değil midir?
Bu sevdiğiniz insanların hepsi kötü insanlar mı?
Tamam bir kaçı gerçekten kötü ve sevilmeyi bile hak etmeyen insanlar olabilir, ama geri kalan kısmı, sizden, bizden..
Bazen düşünüyorum, öyle patadanak söylüyorum ki ne düşündüğümü, kırıcı oluyorum, fakat her ne yaparsanız yapın o anı geriye alamıyorsunuz.
Demek ki madde bir neymiş?
Konuşmadan önce düşünmek lazım.
Herkesin ısrarla unuttuğu şey, madde ikiye gelip konuyor şak diye..
Bir şeyin sizi üzmemesi demek kimseyi üzmeyeceği anlamına gelmez,
Bir şeyi siz umursamıyorsunuz diye, kimse umursamayacak diye bir şey yok,
Bir şey sizi rahatsız etmiyor olabilir, ama başkasını rahatsız edebilir.
Madde üç,
Başkası size yapınca hüngür şakır ağladığınız şeyleri, siz başkasına yapıp da umursamıyorsanız bile
Siz de kötü kalpliler kategorisindesiniz demektir.
Madde dört,
Karşınızdaki insanı seviyorsanız, onu kırmamak için çaba göstermeniz bile yeterlidir,
isterseniz dünyanın en kaba en fütursuz en vurdumduymaz insanı olun, özen göstermeniz her şeyi değiştirebilir.
Madde beş,
"Bile bile" yapmayın,
kıracağınızı görüyorsanız, kırmayın yani,
o da bir Allah'ın kulu bak, sana yapsa aynını üzülmez misin?
Kısacası Madde altı,
EMPATİ KUR ARTIK DAHA KAÇ FARKLI KİŞİ SANA BUNU SÖYLEYECEK.
Büyük harfle yazdım ki gerilin.,
Ve son olarak..
Madde yedi,
Dünya o kadar büyük ki, gerçekten en önemli parçasının sen olması olasılığı milyonda bir bile değil, kendine bu kadar bayılma (bu kendini beğenenlere özel not herkes alınmasın bu kısmı), sen mutlu olacaksın diye herkes mutsuz olmamalı yani..
He hala mı kırıyorlar seni,
Allah da onların belasını versin yani ne diyeyim, oh söyledim rahatladım.
Cam kırılır tamir edersin,
Kol kırılır yerine takarlar,
Ama kalp kırılır düzelmez ki arkadaş.
Bak aynı bunun İngilizcesi şarkı vardı unuttum şimdi neydi.
Bugün önce bir özeleştiri yapayım dedim, kırılsak da, hatta çok kırılsak da önce bir kendimize dönüp bakalım dedim.. Ama bir gün de kıranlara öyle bir saydıracağım ki.. Sayfamı kapatacaklar..
Yani "kıranlar" yırttık sanmasınlar..
Kim demiş kalbimi senin eline verdim diye,
Çatır çatır kırabileceğini?
Bu arada konuyla ilgili tüm resimler ya çok emo ya inanılmaz kitsch'ti, sonra bunu buldum çok güldüm nedense. "Afataaaaaaaaa" batırması olmuş.
O zaman ben de bugüne dek bir şekilde kırdığım herkesten özür dileyeyim de konu tatlıya bağlansın..
Negatif aktivitelere harcayacağınız zamanı sevgiye pozitifliğe harcasanız, şu dünyada var ya tek bir tane sorun kalmayacak..
Ama insan oğlu, çamurdan yapılmış..
Playlist sözü vermiştim, ikili ilişkilerin derinine inemedim, göndermeden saymasınlar diye, ama yine de içlenmek için..
Sertab Erener - Unutursun
Sertab Erener - Yalnızlık Senfonisi
Sertab Erener - Yolun Başı
Üç Sertab verdim, daha ne yapayım, bak kurgulu üç şarkı ama tam kırılanlara göre,
İlkinde unutursun yana yana diyor, ikincide duruma alışmış, yalnızım tribinde ama, üçüncüde yeni başlangıç teması var, resimlerini duvardan kaldır artık diyor..
Camları açık bırakın kokusu uçsun gitsin tatlım.
Ben sizi seviyorum ama,
İyi geceler..
ÇS*12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder