Bu yazıyı yazarken bir yandan da limonlu kek yapıyorum.
İşte eli işte gözü oynaşta dedikleri tam da bu olsa gerek.
Gerçi benim elim mi işte gözüm mü işte hangi biri oynaşta, tam karar veremedim ama, olsun.
İlham dediğin meret nerede gelecek belli olmuyor tabi, misal final haftasını ele alalım,
Arkadaş her gün mü aklıma yapacak yeni bir şey gelir yahu? Normal zamanda kırk saat otur bir tane güzel fikir gelmez, zamanın olmadı mı hepsi birden koşuşuyorlar.
Bugün aslında ikinci bir tatil yazısına başlamıştım, nitekim güne nezle uyanmamın verdiği bir isyankar tavrım vardı, sonra aklıma bugün size bahsetmek istediğim konu geldi, diğer yazıyı yarım bırakıp kek çırparken bunu tartışayım istedim..
Bu arada geçen gün pancake yaparken bilgisayarımın üzerine süt döktüm ve hala ısrarla mutfağa bilgisayar getirebiliyor olmam gerçekten pahabiçilemez. HP bilgisayarımla gurur duyuyorum ama, tık demedi meret, gerçi hayatını kurtaran asıl şansım fotoğraf makinemin hafıza kartının bilgisayarda takılı kalmış olmasıydı, kartı çekmemle dışarı bir süt döküldü ki..
Bu muhteşem şapşallığımı da paylaştıktan sonra gelelim konuma,
Geçen pazar ablamların evine yemeğe gittik, ailecek böyle güzel bir akşam yemeği olsun, hasret gidermece olsun dedik.. Malum eniştem yabancı, daha da Türkçe'yi sökememiş olduğundan annemlerle arasında üzücü bir kopukluk oluyor. İki taraf da birbirine sevgi göstermek istiyor ama yazık bir yolunu bulamıyorlar.
Sonra yemekte birden iletişimin yolunu buldular, ortak bir konu her türlü iletişimsizliği yenebiliyor..
Konumuz filmlerdi, korku filmlerinden girdik açık hava sinemalarına kadar geldik. Annemler gençliklerinde, çocukluklarında gittikleri açık hava sinemalarından, bugünki sinemalardan farklarından bahsettikçe benim aklımda bambaşka bir soru ortaya çıktı..
Sizler de anne babalarınızla sıkça bu muhabbeti yaşamışsınızdır diye tahmin ediyorum.. Bizim zamanımızda şu yoktu bu yoktu, şu yeni çıkmıştı, bu bir tek bilmemne amcanların evinde vardı gibisinden konuşmalar..
Onlar da anne ve babalarıyla bu konuşmaları yaşamışlardı.
Peki biz çocuklarımızla neyi konuşacağız?
Acaba bizden sonraki nesile neyden bahsettiğimizde yüzümüze şaşkın şaşkın bakacaklar?
Bak evladım bizim zamanımızda bilgisayarlar vardı mı diyeceğiz? Ya da bizim zamanımızda arabalar yerde giderdi?
Şuan 3 boyutlu televizyonlar dışında hiçbir tahminim yok aslında.
Bundan bir sene falan önce, 3 boyutlu filmler ortaya çıkınca 5 yıla televizyonların hepsi 3 boyutlu olur diye bir iddiada bulunmuştum, sanırım biz çocuk sahibi olmadan bu gerçekleşecektir.
Fakat başka neler olabilir ki?
Bu arada belirtmeden edemeyeceğim, dünyanın bir yerinde ışınlanmanın keşfedildiğine ve açıklanmadığına inanıyorum.
Evet en büyük komplo teorim bu, hayır şahsen ben de bulsam ben de açıklamazdım..
Yine de konumuza dönersek,nelerin değişebileceğini düşünmek bana ilginç bir gerginlik veriyor, size bu düşünce ne hissettirdi gerçekten bilmek isterdim..
Bu da gereksiz yere saatlerce tartışabileceğim bir konu galiba.
Annemin kişisel olarak geçmişten bugüne en çok etkilendiği olay, çocukluklarında dizilerden filmlerden izledikleri çoğu teknolojinin gerçekleşmiş olması, buradan pay biçerek, acaba bizim de şimdi "ufak atın" dediğimiz filmler bir gün gerçek mi olacak?
Limonlu kek yapan biri için bunlar büyük kaygılar değil mi?
Ne bileyim, tanıyan bilir, bir şeye kaygı yapmadan duramıyorum.
Bugün size açıklama yapmaktansa aklınıza ufak bir soru koyup sizi açıklatmaya yönelteyim istedim..
Bu arada kekim şahane oluyor, özendirmek gibi olmasın. Belki piştikten sonra bir fotoğrafını çekip bu alakasız yazıya iliştiririm.. Sonra belki kek tarifi verdiğimi sanıp atlayanlar olur..
Belki bir yazı daha yazarım bu gece..
Gelecekte ne olacağını nereden bilebiliriz ki?
ÇS*12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder