6 Haziran 2012 Çarşamba

Tatil Meselesi, 2

Evet, davullar girsin..
Tıırırırırırırrırırı dım tıs.


Bu sabah güne nezle uyandım!
Alkıııııış!


Neden, çünkü 2 gün sonra tatile çıkıyorum. Ne güzel değil mi?
İçten engellemeli, kendine baltalı, autoloser, içine gıcık, elenik bünyem için bir alkış daha istiyorum. Ben onun canını yiyeyim.
Hep aynı numara len Çiçek.


Ama bu sefer* yemezler, denizime de girerim, gerekirse zatürre olur dönerim,
Ama girerim.


Net tavrım hoşuma gitti.


Hiçbir şey yapasım yok, bilmiyorum size de öyle oluyor mu ama üzerime bir ağırlık çöktü resmen, şu tatil olması gereken üç beş günümü, evde sağ koltuktan sol koltuğa oradan sandalyeye oradan da yatağa geçerek harcıyorum.


Akşam 10dan sonra kek yapmaya girişmem de ayrı bir mesele. Ama 10 numara oldu, bir gün size de yaparım belki.


Bir türlü tatil havasına giremiyorum, herhalde çabuk çıkacağım diye bilinçaltımın bir oyunu bu.
Bu arada burun tıkanıklığım için breath right deneyeceğim, haydi hayırlısı :D Bunu da bilin bu görünüşümü hayal edip gülerek uyuyun istedim..

Farkındaysanız şuraya kadar henüz net bir konum yok.
E o zaman sizi niye oyalıyorum bu saatte değil mi?

Sohbet edecek biri olsun istedim, ayıp mı?
O değil de bu günü gününe yazmak işi bana aslında dinlemeyi de çok sevdiğimi fark ettirdi, bir de şu bekleyen romanlarıma günü gününe birer sayfa karalasam şimdiye hepsi bitmişti yahu.

Tatillerin en sevmediğim tarafı, okul zamanı yapmak isteyip de zaman bulamadığınız şeyleri, zamanınız olduğu halde yapmamanız.



Misal, 3 ay tatil boyunca, ilgime en muhtaç haldeki romanım "Güneş ve Kumsal" a 10 sayfa zorla karalarken, 2 haftalık finaller süresince aynı romana en az 3 katı katkıda bulunabiliyorum. Sonuçta bir türlü bitmiyor, bitmedikçe kitaba dönmüyor, dönmedikçe siz okuyamıyorsunuz, siz okumadıkça da bir anlamı olmuyor zaten.

Zaten buraya yazmama başlamamın da asıl sebebi bu değil miydi?


Tatil konusuna dönecek olursak, iki gün sonra Olimposta olacağım, Antalya'ya gitmeyeli bir milyon yıl oldu herhalde diye düşünüyorum, ayrıca tatil günü yaklaştıkça Olimpos'u kafamda iyice egzotik bir mekana dönüştürdüm. Hayalimde, bongo çalan çiçekli kolyeli dansçılar, akşamları ateş üzerinden atlayan yerli gençler var, hani doğuştan sixpackli olanlar, o nasıl oluyorsa.. Bu bungalowda kalma kısmı bu izlenimi yarattı galiba. Belki bir Tanrı bulur kafalarım neme lazım?

Yalnız nezlem uzamasın diye Theraflu içtim ve çok güzel kafa yaptı. Tavsiye ederim.

Bazen, kısıtlı zamanlardan çok sıkılıyorum.
Hatta sanırım bu hayatta beni en çok zaman kavramı sıkıyor. Bu konuda çok dertliymişim birden düşünsel akım yaşadım, bunu daha sıkkın bir zamanıma saklıyorum, ve hemen iç açıcı tatil konusuna geri dönüyorum.


Bu yaz oturun biraz olgunlaşın.
Hep de hoppa hoppa olmaz ki, psikolojinizi bir daha ki dönem çalışmaya hazırlayın mesela, tuhaf bir öneri oldu ama ben yapmıyorum bari siz yapın. 

Mesela iki kulaç atın, üçüncüyü atarken azcık düşünün. Beyin egzersizi gibi olur.
Boğulmayın tabi.

Bir de çok açılmayın gözüm arkada kalmasın.
Bu yaz kendinize zaman ayırın.
Boş zamandan koltuklarda yatıp yuvarlanmaktan bahsetmiyorum, seveceğiniz bir şey yapın, üşenmeyin yani.

Yazın her yer buram buram üşengeçlik kokuyor, özellikle benim odam.

Geçen gün biri egzoz kelimesini nihayet doğru yazmıştı gözlerim doldu valla. Ne alaka aklıma geldiyse.


Bu arada "Güneş ve Kumsal" kitabımın tatille bir alakası yok, onlar karakterlerin isimleri.. O romana bir sınav haftasında başlamıştım herhalde tatil özlemimden çıkmıştı bu isimler..

Nasıl oluyorsa her yazımı bir yerden sonra ya reenkarnasyona, ya Maya'lara getiriyorum, kendi içimde, tez zamanda iki konuyu da ele almalıyım bence.

İşte tatilde nasıl amaçsız gezindiğimi de öğrenmiş oldunuz..


Bu arada tatillerle ilgili daha çok sevmediğim bir şeyi hatırladım.
Sivrisinekler. Benden uzak, Allah'a yakın.


Yaz için hala staj bulamadıysanız,
Boş gezen kalfa arıyormuş diye duydum.

Ah şakacı ben..
Hadi öptüm bebeler.
ÇS*12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder