Bugün 8.30da uyandım.
Metabolizmamın kendini baltalamaktan tuhaf bir haz aldığı gerçeğini iyiden iyiye kabullenmiş bulunuyorum.
Sevgilim, sevgili metabolizmam, bir es ver yahu, neden tatil günü erken uyanırsın, yatıp yuvarlansana, sınav sabahları kalkıp kalkıp geri yapışıyordun hani yatağa, ne oldu?
Bugün biri pillerimi şarjda uzun tuttu sanırım.
Bugün Duracell'im.
17saattir, aralıksız bir aktivite hali içerisindeyim.
Üstelik bu aktivitelerin hiçbiri dünyayı kurtarır nitelikte değil, yazık.
Aklımızı boşaltmak için ne kadar uğraşıyoruz değil mi?
Herkesin kendine özel başka bir yolu var ama en nihayetinde herkesin tek bir amacı var, düşünmeyi durdurmak.
Düşünmek, insanın hem ödülü hem laneti..
Herkesin kurtuluş yolu başkadır düşüncelerinden, konunun tam burasında durup 10 milyon yıl önce lisede okuduğum bir kitaba da gönderme yapmadan edemeyeceğim. "Glass Menagerie" neden adını Türkçe yazmadım, çünkü inanın tam karşılığını anlatmam 6 saatimi alır. Kitabı okurken hiç sevmedim, çünkü gerçekten sıkıcıydı, gerçi o dönem herkesin beğendiğini hatırlıyorum, bana niye dokunmamış bilmiyorum, bana, bak bana..
Neyse, konusu temel olarak, bugün hedef aldığım "kaçış yolları" konusuydu, buradaki kaçış Prison Break değil tabi, kendinden kaçmaca, hayatından kaçmaca, kendini avutmaca.. Kitapta kızımız çok utangaç olduğu için evde kalmış, oğlumuz da bu sıkıntılı kız kardeş ve dırdırcı anneden kaçmak için yolu sinemada buluyordu. Kızın da aynı amaçlı hobisi küçük camdan biblolar toplamaktı. Bak anlatırken bile sıkıldım ama konuya örnek, napayım.
Küçük cam biblolar toplamıyorum. Siz de toplamayın, onun yerine ne bileyim, odanızı toplayın - ki bunu daha önce kesin olarak yaptınız - en saçma hobinizi keşfedip bütün gün onunla ilgilenin, kişisel bakım yapın yıllar sürsün, benim gibi pasta işine ya da dikişe nakışa girin, oyun oynayın, bak o çok güzel kafa dağıtır, bir top bulun ve tüm gün düşürmemeye çalışın, (uuu challenge), bir şeyler için, dışarı çıkın, gezin tozun, ancak ne yazık ki tatlım, eve dönüp de tatlı yatağına uzandığınızda, zıbaaaaaaank işte sorununuz sizden önce uzanıp yatağı ısıtmış bile.
Yani diyeceğim o ki bu çaba boşa, harcadığın kaloriye yazık.
Aslında bir dakika durup düşünseniz, yaptığınız kendinizi kandırma sürecinin ne kadar anlamsız olduğunu göreceksiniz, her ne yaşıyor olursanız olun kaçamayacağınız tek bir şey varsa o da kendinizdir. Yani sabahtan beri odamı dağıtıp dağıtıp toplamış olmam, 2 tişört 2 şort üretmem, 7 bölüm dizi izlemem, bunların hiçbiri aklımın içindeki konunun düşünülmeden atlanmasını sağlamıyor.
Aklımın da bir "forward" butonu olsa çok tatlı olurdu bak.
O zaman en başa dönersek, sabahın 8.30'unda kurulu saat gibi gözlerimi açtıran, metabolizmam değil de vicdanım mıydı?
Amaaan, nerede rahvan, onu yerine koymam gerekiyor da.
Size iyi geceler, ben iki bölüm daha Supernatural izlemeden, vicdanımın koynuna girmeyeceğim.
ÇS*12
(Sevgili Z.U'ya imla duzeltmecesinden oturu tesekkuru bir borc bilirim. Optum. Nerede oldugunu soylemeyecegim cok gizli.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder