3 Ağustos 2012 Cuma

Çarka Çomak Sokmak, Ya da Çer Çöp

Ve birden, ayçiçeği tablosuna başladım.


İlham biraz tuhaf bir şey, zehirli gibi,
Keyif veriyor ama biran önce atıp kurtulmak istiyorsunuz bünyenizden.


Tuhaf.




Konuşmak da öyle..
Bir milyon saat boyunca düşünüyorsunuz içinizden,
Kendinizle, bir milyon saat konuşuyorsunuz,
Ne zaman ki dışınıza atmanız gerekiyor içinizdekileri,
5 dakika sürmüyor.


Sanırım içimizdeki,
Bize bir şeyler anlatmayı, canımızı sıkmayı, içimizi daraltmayı,
Çok seven o fütursuz,
O alıngan,
Tatlı ama arlanmaz,
Laf ebesi,
Dilimizin kayışlarını da
Kazara eline alsaydı,
Hayat, hepimiz için çok farklı olabilirdi..


İyi yönde mi kötü yönde mi, kestiremiyorum.




Ve bunu dedikten sonraki ilk 30 saniye içinde bilumum kestirimlerde bulundum.
Siz de bulunmuşsunuzdur.


Aklınızdan geçen her şeyi şak diye söyleseniz, ne olur?
Tabii, bunu çevrenizde yapan tek kişi sizseniz dışlanabilirsiniz ama, herkes aklına gelen her şeyi şak diye söyleme kapasitesine sahip olsaydı, alışılmış olan herkesin açık sözlü, hatta fütursuz olması olsaydı, ne olurdu?

Hayatta ki her ince ayrıntının kendi içerisinde bir dengesi var, bunların herhangi birinde küçücük bir değişiklik olsa bile, hayatınızın A yolundan B yoluna girmesi mümkün.



Bu da öyle bir küçük değişiklik,
Bin düşünüp bir söylemek yerine,
Bir düşünüp bin söylemek makbul olsaydı,
Şuan yaşadığınız yerde,
Şuanki aileniz ve koşullarınızla,
Kalbinizde ve aklınızda aynı kişilerle olur muydunuz?


Sanmıyorum,
En basitinden annenizi babanızdan önce şak diye açılan bir başka adamın kaptığını düşünün.
Şuan eliniz yüzünüz bile bambaşka olurdu.




Yalnız sadece çok fazla mı savaş olurdu, yoksa tam tersine çok fazla mı barış olurdu bunu kestiremiyorum.


Televizyona Cumhurbaşkanının çıkıp şak diye, elin Amerikalısına Almanına laf attığını düşünsenize..


Demek istediğim, siz dahil, evreni oluşturan bir zibilyon farklı obje, canlı, düşünce ve inanışın,
Her bir tanesinin, 
Belirlenmiş, ya da müdaheleyle şekle kavuşmuş,
Kıpırdamaması gereken, incecik bir dengede olması, 
Sizi de biraz ürkütmüyor mu?

Şuan bu yazıyı okumak yerine,

Sadece evinizin balkonunda olsanız bile bin beşyüz farklı şey başınıza gelebilir.


Zor iş.




Herhalde, hepimiz birer kukla olsak,
Sevgili kuklacımızın damlayan terleri, yağmur olup yere düşmeye yeterdi.


Yoksa....


Bazen, bu koskocaman denge içerisinde, bir hiç gibi hissediyorum,
Büyük ihtimalle de öyleyim,
Kalbiniz kırılmasın ama, büyük ihtimalle siz de öylesiniz..


O kadar küçük bir görevimiz var ki, 
Bize emanet edilen süreyi en iyi şekilde değerlendirmek, sürdürebilmek,
O kadar,
Tabii amacını aşan mükemmel insanlar var,
Ama onlardan biri olamama kaygısı, bazen mutsuz ediyor.


Örneğin, bu resmim bitince bunu kaç kişi görecek?
Dünyanın gidişatına hiçbir etki bırakmayacaksa, neden hayatımdan 3 saati harcıyorum?
Ya da gerçekten, bu küçük gidişat, büyük bir gidişatın bir parçası mı?




Amma çok soru sordum ya, üstelik hiçbirine cevap da alamayacağım, kendimle tartışıp duruyorum..
Şuana kadarki gidişimden, Tanrı sorguluyor havası estirmiş olabilirim, 
Aslen amacım, kendi gidişatımı ve sizin gidişatınızı sorgulamaktı..


Yarın ne yapacaksınız?
Ya da diğer günler..


Ya da aslında ne yapıyor olmalısınız?




Bence kendinize biraz zaman tanıyın,
Düşünen yanınız, çalışan yanınıza bunu borçlu,
Bir şekilde çalışmanızın bu çarka girmesini sağlayacak bir plan yapın.


Birden bire bilimadamı olun demiyorum,
Ya da sanatçı,
Ya da sporcu,
Ama yalnızca bir gün, bütün dünya, bir kez de olsa sizi ansa,
Tüm gün sizi üzerinde taşıyan şu ayaklarınız, çok sevinmez miydi?


Bence "bir yerlere gelmeyi" kendinize borçlusunuz.


Üstelik herkesin, tek tek, bu dünyaya düşme amacı da bambaşkayken,
Bence kendinize ait, samimi bir yol bulabilirsiniz.




İnsanlara bir şekilde ulaşmak güzel şey.
Şu yazıyı, üç kişi bile okusa mutlu oluyorum, 
Bu parmaklar bunu hak ediyor.




Bir ara ye iç sev, git gez gör, buldum gördüm yendim,
Dua et oruç tut namaz kıl,
Gez toz takıl,
Gibi bir kitap yazmalıyım.
"Mentor" havasında.




Ama ondan çok önce belki bugünki yazıyı azıcık başlatan,
Dünya üzerinde ulvi bir amacı olan, fütursuz kızın, Eros'un hikayesini yazmalıyım..
Eros erkek diye atlamayın, benim hikayemde Eros dünyaya bir milyonuncu düşüşünde kız olarak düşüyor,
Oklarla değil sözlerle üstelik..


Buraya da kitap konularımı paat paaat yazıyorum, bir gün denk gelecek biri aşıracak ben de şapşal şapşal hayırlı olsuna gideceğim.


Şaka şaka, sizi seviyorum,
Cici çocuklar.


Yalnız Rus kitlem konusunda biraz endişem var.




Sizi bu akşamki tuhaf düşünce akışımla başbaşa bırakıyorum,
Hepinize iyi geceler diliyorum tatlılar..


Öpüldünüz.
ÇS*12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder